Her gün hızına hız katarak değişen, genişleyen ve işlevselleşen yeni nesil evler için 2018, bütünüyle kullanıcı odaklı trendlerle dolu. Bir yandan sadeleşen ve boş bir kâğıt kadar işlenebilir olmaya hazırlanan mekanlar diğer yandan kişisel detaylarla dekore edilerek benzersizleşmeye ve özgünleşmeye hazırlanmakta. Gelecek, az eşya-çok mana üzerine kuruluyor.
Mimar A.Ozan Ekşi.
Kim ne derse desin, geçen 30-40 yıla baktığımızda dekorasyon dünyasına İtalyan modernizminin kumanda ettiğini söylemek çok mümkün. Bunu hygge gibi, vintage gibi, avant-garde gibi dönem dönem öne çıkmış butik trendleri de göz önünde bulundurarak okuyabiliyoruz. Kalıcı olmayı başarmış modernizmin, çağdaş evlerin en korumalı limanlarından biri olduğu artık tüm otoritelerce kabul ediliyor…
Alivar, B&B Italia, Cassina, Minotti, Longhi, Misura Emme, Giorgetti ve gibi efsaneleşmiş düzinelerce İtalyan markasının domine ettiği bu zincirin tasarımcılarından dünyaya yayılmış satış temsilcilerine kadar uzanan her halkası kusursuz tasarımlarla ortaya çıkıyor ve piyasayı adeta tek bir ağızla yönetiyorlar: “Biz en kaliteli materyalleri, en akıllı çözümlerle ve en iyi işçiliklerle buluştururuz”. Bu nedenle İtalyan işi bir kanepe ile kaliteli bir otomobil hemen hemen aynı duygu dünyasını yaratıyorlar insanda…
Modernizmin en iyi yanı, kuşkusuz zamansız, mevsimsiz, takvimsiz ve özgür olması. Bundan 30 yıl önce aldığınız bir oturma grubunun demode olma ihtimali çok düşük çünkü formlarla oynamak bir günah gibi. Buram buram ustalık anlatan işçilik sayesinde minimum bir nesil, bıkmazsa ikinci nesil de ürünleri kullanabiliyor, belki bir kumaş ve sünger renovasyonu ile… Hele de o bir dünya markası ise, sadece ismi bile size çevrenizde prestij ve statü sağlıyor.
Modernizmi bir kitap adı olarak kabul edelim ve alt kategorilerindeki 2018 trendlerini de bu perspektifte değerlendirelim.
Çevreye duyarlı banyolar
2018 yılı, organik gıda ve suyun tasarruflu kullanımına yönelik tasarımları öne çıkaran bir yıl oluyor. Yaşadığımız gezegene saygılı çalışmalara odaklanılmış, tabii kaynakları etkin kullanma sorumluluğu üstlenmiş bir tasarım vizyonuyla… Elbette ki bu kaynaklar azaldıkça, var olanlara en az zarar verecek tüketim modelleri de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Suyun en çok tüketildiği yerlerden biri olan banyolar, en özel ve akıllı tasarımların buluştuğu noktalardan biri. Bu öyle bir kültür ki sadece çevreye saygılı tasarımları tercih etmekle bitmiyor, kişisel bakım ve kozmetiğe kadar devam ediyor. İşte bu anlamda banyolar tam birer kesişme noktası… Burada her geçen gün tüketicilerin değişen yaşam alışkanlıklarını yöneten teknolojiyi de katmak gerekiyor; çünkü aynı inovatif gelişmeler, hayatın her alanına yansıdığı gibi, banyo mekânlarında da kendisini gösteriyor. Suyun ısısına göre renk değiştiren armatürler, incecik fakat yüksek yalıtım özelliğine sahip kaplama malzemeleri, üretiminden ambalajlanmasına kadar “çevre duyarlılığına uygundur” etiketi taşıyan tasarımlar… İşte geleceğin banyo aktörleri. Tüm bunların karşısında kompakt çözümler isteyen, modern, yalın ve net bir duruş tercih eden metropol insanları. Onlar da sahip oldukları küçük metrekarelerdeki banyolarında modüler kombinasyonlar sunan her çözüme ilgi duyuyorlar. Aynı zamanda şık, organik formlu, alternatif yüzeylere sahip, akılcı ve duyarlı seçenekler arıyorlar. Dolayısıyla süsten püsten sadece görünümde değil, anlam olarak da arınıyoruz.
Mutfak yaşamının yeni reçeteleri
Metropol hayatının yoğun insan ve araç trafiği, iş dışındaki saatlerde sosyal olmanın getirdiği yorucu tempo, 21. yüzyıl yasakları veya kısıtlamaları sayesinde artık şahsi kalelerimiz olan evlerimizde çok daha fazla zaman geçiriyoruz. Bu “evde buluşma” trendi, yanında bir akım daha getirdi: “Ben pişiriyorum”. Bu öyle bir anonstu ki, bir anda bütün gastronomi dünyası vites yükseltti. Dünyanın en ilginç yemek reçetelerini anlatan televizyon kanalları, bilimsel gastro kongreleri, teknolojiye takla attıran elektronik cihazlar, kalabalıkları kucaklayan mutfak tasarımları, kitaplar, üniversiteler, tarımcılıkta ve hayvancılıkta füzyon uygulamalar, YouTube kanalları, yarışmalar, kamplar, dijital dersler ve daha neler neler… Tümü evde arkadaşlarına yemek pişirmeye karar veren metropol insanı içindi. Şimdi bu bulvarda hep birlikte yürüyoruz çünkü mutfak artık evin sohbet etme, çalışma, en sevdiğimiz filmi seyretme ve keyifli vakit geçirme noktası. Birlikte yemek yapıp, birlikte yemek yiyoruz. Mutfak mekânının yaşam alanına dahil edilmesi ile işler salon için iyice kötüye gidiyor. Mutfak üreticileri de bu yeni yaşam biçiminin farkına varıp, bu entegrasyonu destekleyecek tasarımlar ile bu yeni eğilime katkıda bulunuyorlar. Tasarımda temel yenilik, Antonio Citterio ve Paola Navone gibi tanınmış tasarımcıların mutfak üreticileri için tasarladığı ve yorumladığı yeni konseptler. Bir de dokunmatik mekanizmalar belirgin yenilikler arasında. Valcucine’nin V-Motion özelliği bunlardan biri. Tek bir el hareketi ile başlayan hokus pokus, kapakları açıyor, bataryayı döndürüyor, ışıkları yakıyor. Büsbütün kapaklar arasında saklanmış ve sadeliğin anıtı gibi duran mutfağın altından bir laboratuvar çıkıyor… Mutfağın geleceği de o el hareketinde saklı işte. Gelelim malzemelere, doğal ahşap ceviz, siyah ve beyaz parlak lake, kapaklarda illustratif desenler (mutfakta kişiselleşme devrimi) ve cam kapaklar yenilik olarak sayılabilir. Ayrıca modülasyondaki yeniliklere baktığımızda da, yukarı doğru açılan kapaklar yerine normal menteşe ile iki yana açılan kapaklı dolaplar ile bu dolaplarda 100 cm. üzeri yükseklik kullanımı görüyoruz. Tezgâhlarda akrilik ve doğal taş en çok tercih edilen malzemeler arasında. Bir de kavram kontrastı yaşanıyor ki bu da önemli bir sosyolojik trend diyebiliriz: Metropol apartmanlarında yaşayanlar daima doğaya dönük, doğa ile iç içe bir yaşam hayal ettikleri için, mutfaklarında modern bir model seçseler dahi saksıda kendi fesleğenlerini yetiştiriyor, ekmek yapıyor ve bol bol tekstil ürünü kullanıyorlar.
Modernizmi dengeleyen eklektizm
İtalyan tarzı kusursuz modernizmi temsil eden yaşam alanlarında seçkin sanatsal çalışmaların, çok özel kültürel objelerin, az bulunan antika objelerin de kullanıldığını ve bu sayede mekâna ruh verildiğini, kadim ve gelecek arasında denge kurulduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu tavır aslında eklektizmin bir diğer yüzü. Eklektizmi, karman çorman yerine bir köprü olarak düşündüğünüzde bu modernizmi farklı dekorasyon ekolleriyle zaman zaman buluşturan sahnelerin olduğunu ve bu sayede sade bir eklektizmin yakalandığını söyleyebiliriz. Eklektik bir mekân yaratırken, farklı tarzda ve stilde olan eşyaların birbirine olan oranı, ölçeği, yarattığı kontrast ve kaos çok önemli. Bu denge soluğu 2018’de daha da artarak devam edecek. Bouroullec kardeşlerin imza attığı bir kanepenin arkasındaki Afrika maske koleksiyonu, modernizmin yarını olacak.
Pastel renkler ön planda
Pantone’nin ilanı üzerine 2018 “Ultra Violet” yılı. Bu da demek oluyor ki mistik, spritüel bir şiirsellik derbisine davetliyiz. Tekno romantizm olarak da ifade edeceğimiz pastellerin ön plana çıktığı ama aynı zamanda dramatik gölgelerin de dekorasyonda kullanıldığı bir yıl olacak 2018. Tekstillerde tercih edilecek olan desen seçimleri de yine doğadan ilham alınmış geometrik şekillerden oluşacak; ekose, kazayağı, pied de poule gibi. Beyaz ve siyah gibi klasikleşmiş renk düetlerinden vazgeçilmeyecek. Çünkü ustalara saygı duyulan bir döneme giriyoruz. Özellikle altın, pembe altın, çinko ve bakır gibi doğanın bize sunduğu madenler yaşadığımız mekânlarda kullandığımız aksesuarlara ve aydınlatma elemanlarına dönüşecek. Geri dönüşümü olan yapı malzemeleri olayın felsefesi gereği vazgeçilmezlerimiz olacak.
Cafe, restoran ve otellerde yeşilin tüm tonlarını göreceğiz. Yeşil kendini hissettirmek için bitki olarak doğadaki haliyle mekânlarda oldukça fazla kullanılmakta. Duvarlarda, raf aralarında, banyo, mutfak ve vitrinlerde bol bol karşılaşacağız. Günümüz yoğun ve stresli yaşam tarzında doğaya ve yeşile hasret kaldığımız için doğal olan her şeyin popüler olduğunu görüyoruz. Mekânlarda ve yüzeylerde malzemeler doğal olandan seçiliyor ve tasarımlar sadelikle hayat buluyor. Akdeniz’in doğal esintisi iç mekânlarda kendini göstermeye başlayacak. Düz kumaşlar yerini hareketli kumaşlara bırakırken masifler, doğal taşlar, mermerler, paslanmış demir ve bakır pirinçler modernize edilmiş sadeliğin asilliği ile karşımıza çıkacak. Ahşap belki de altın çağını yaşayarak sade ve doğal olarak gözümüze çarpacak.